makaleler
MAKALELER
ASPERGER SENDROMU
‘’Toplumsal ilişkilere ait bir bozukluk, yalnızlık ya da insana ait temel bir boyut’’
Asperger sendromu (AS) ilk kez Viyanalı çocuk hekimi Hans Asperger tarafından 1944’te tanımlanmış, ancak bugünkü önemini 1981 yılında otizmin en önde gelen araştırmacılarından Lorna Wing tarafından yazılan bir makale ile kazanmıştır. Yani AS , 1980 öncesinde bilimsel çevrelerde pek tanınmamaktadır ve hastalık sınıflamalarındaki yerini son zamanlarda almıştır.
Dr. Asperger, bu çocukların duygularını idare etme ve ifadede zorlukları olduğunu, empati eksikliği ve toplumsal ipuçlarını anlamada zorluklar çektiklerini öne sürmüştür. İlgilendikleri konu hakkında konuşurken küçük birer profesör kesildiklerini ama mimiklerin kullanımında, ses ayarında, dinleyicisinden gelen sözel olmayan ipuçlarını almada sorunlar yaşadıklarını belirtmiştir. Dr. Asperger, daha sonra kendi adı verilen bu sendromu ‘’otistik psikopati’’ olarak tanımlamış ve orijinal makalesinde bu çocukların bugün hala tartışılan bir konu olan antisosyal yanları, davranış bozuklukları ve uyum sorunlarını da vurgulamıştır. Ayrıca bu çocukların üstün özellikler gösterebildiklerini de bildirmiştir.
Bugünkü bilgilerin ışığı altında çeşitli biyografi ve belgeler incelendiğinde A özellikleri gösteren pek çok ünlü kişinin varlığı göze çarpmaktadır. Bunlar arasında Albert Einstein en önde gelenidir. Thomas Jefferson, AS özellikleri sergilediği kabul edilen bir ABD başkanıdır. İrlanda Cumhurbaşkanı olmadan önce matematikçi olan Eamon De Valera bir diğer politikacı örneğidir. Belki de Roma’yı yakan Neron’da da bir empati kusuru söz konusuydu. Ayrıca büyük satranççıların bir bölümü de (örn. Alexander Alekhin, Boby Fischer) çoğu kez tek bir alanda ilgisi aşırı yoğunlaşmış, yalnız, paradoksal davranışları olan ve çevreleriyle ilişkileri bozuk olan insanlardır ve tipik AS özelliklerine sahiptirler.
Aperger sendromu, kendi kültürümüzde de Yunus Emre’de, Karacaoğlan’da tanıdığımız ‘’garip’’ kavramı ile çakışır. Garip; tuhaf biridir, dünyaya alışılmadık bakar, yalnızdır, çaresizdir.
AS çocukluk çağında tanısı konabilen ve yaşam boyu süren nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Kendi başına bağımsız bir hastalık veya bozukluk olarak tanısının geçerliliği hala tartışmalıdır. Çünkü otizmde olduğu gibi tipik toplumsal etkileşim anormallikleri, kısıtlı ve yineleyici ilgi alanları ve etkinliklerle karakterizedir. Otizmden temelde dil veya bilişsel gecikme ya da gerileme olmamasıyla ayrılır. Sorunlarına ilişkin temel kategoriler iyi tanımlanmış olmakla birlikte gerçek yaşamda AS çok hafiften çok ağıra uzanan geniş bir yelpaze içinde olağanüstü bir çeşitlilik göstermektedir. Sanıldığının aksine zeka düzeyleri hep normal ya da normalin üstünde değildir. Bazen sınır zekaya da sahip olabilirler ve bu da AS’ye eşlik eden problemlerin daha ağır seyretmesine neden olur.
AS, binde 3-7 sıklıkla görülür. Çok yakın zamanda otizm yelpazesinde yer alan tüm bozukluklar söz konusu olduğunda rastlanma sıklığının 150 de 1 olduğu öne sürülmüştür. İlk yayınlara göre AS’nin görülme sıklığında belirgin bir artış söz konusudur. Bir yanda bozukluğun özelliklerinin daha iyi tanınması ve buna bağlı olarak tanı ölçütlerinin değişmesi; diğer yanda anne yaşının büyümesi, göçlerle gen havuzunda değişiklikler olması, enfeksiyonların ve viral ajanların yayılması, bağışıklık sistemi sorunları, kimyasal toksinlerin ve çevre kirliliğinin artması bu artışa neden olmaktadır. Erkeklerde belirgin bir şekilde daha sık olmak üzere dokuz kez daha fazla görülür.
ASPERGER SENDROMU: KLİNİK ÖZELLİKLER
-Bozuk toplumsal etkileşim, yalnızlık, karşılıklı toplumsal ilişkilerde yetersizlik.
-Toplumsal olma isteğine karşın özellikle yaşıtlarla ilişki kurma zorluğu.
-Dar, sınırlı ve kişiye özgü, garip fakat bütünüyle kişiyi içine alan takıntılı bir ilgi alanının varlığı.
-Tekrarlayıcı rutin ve rutine katı bağımlılık.
-Dil ve konuşma acayiplikleri, tuhaf konuşma ve toplumsal bağlama uygun olmayan dil kullanımı.
-Sözsüz iletişimde belirgin bozukluk (örn. Jest yokluğu).
-Bazı alanlarda üstün yeteneklilik.
-Beceriksizlik (özellikle motor beceriksizlik).
-Genellikle normal/sınır zeka, bazen üstün zekalılık varlığı.
-Hayal gücüne dayalı oyun yokluğu, oyun içeriğinde fakirlik.
-Başkalarının duygularını anlama zorluğu.
-Dikkat eksikliği-hiperaktivite sendromu, depresyon, antisosyal ve şiddet içeren davranışlar eşlik eder.
-Özellikle (paternal) dede ve babalarda görülür.
AS tanısı çok geç yaşlara sarkabilir. Ortalama tanı yaşı 10-11 ‘dir. Bazılarında yirmili yaşlar ve erişkin döneme uzanır. Bunun nedenlerinden biri AS’de dil gecikmesi olmaması veya olsa bile diğer bazı bozukluklarda ve tipik otizmde olduğu gibi ciddi sorun oluşturmamasıdır. Yani bu çocuklar gecikerek de olsa konuşmaya başlarlar. Ancak erken dönemde toplumsal ilişki sorunları hiç fark edilmeyebilir. Bağlanma sorunu da öyle fazla değildir. Aile üyeleri arasında benzer kişilik özelliklerinin olması da tanıyı geciktirir. Konuşmanın geciktiği durumlarda ‘’otizm’’ veya daha sıklıkla ‘’atipik otizm’’ tanısı alırlar.
Bazen AS tanısını bizzat kişinin kendisi koyabilir. Bunu televizyon, internet, basında izlediklerinden ya da okuduğu kitaplardan yararlanarak yapar. Bazen iş bulma kurumları, bazen de hukuk sistemi içinde tanıya giden bir süreç başlar. Evlilik-aile danışmanlık servisleri de seyrek olmayarak eşler arasındaki sorunların içine girdikçe bu tip bir tanının yolunu açarlar.
AS’de temel bozukluk çevreyle canlı, yaşamsal bir ilişkinin kurulamamasıdır. AS belirtileri özellikle yeni bir toplumsal durum oluştuğunda, belli bir savaşım verilmesi gerektiğinde ve yeni bir uyum gereksiniminde ortaya çıkar. Çocuk yuvaya gitmeye başladığı ve arkadaşlarıyla oyun oynamaya başladığı zaman veya ilköğretime başladığında, müfredat zorlaştığında, liseye geçtiğinde, yaşam içinde daha talep edici ilişkilerle karşılaştığında, okulu bitirdikten sonra ve iş ararken bu zor durumlar oluşur. Bunlara ek olarak eş seçimi ve bu alanda yaşanan sorunlar, karşı cinsle ilişkilerin karmaşıklığı özel zorluk alanlarına neden olur. Bu nedenle yükseköğrenimli olmasına karşın iş bulamayanlar, iş değişikliklerine uyum sağlayamayanlar, mutlu bir şekilde evliliklerini yürütemeyenler AS’li veya AS kırıntılarını taşıyan kişiler olabilirler. Bu nedenle toplumsal ilişkilerinde beceriksiz ve sorunlu olan bireyler, okulda çeşitli uyumsuzluklar, öğrenme ya da davranış sorunları sergileyen çocuklarda temelde altta yatan patolojinin AS olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Bu açıdan bakıldığında AS en geniş anlamı ile bir bozukluk olmaktan ziyade bir yetersizliktir.
Kaynak: ‘’Asperger Sendromu’’ Prof. Dr. Barış KORKMAZ (Adam Yay.-2003)
Ekleyen:
EMİNE YEŞİM SALGUT