makaleler
MAKALELER
İŞİTME ENGELLİLERDE ERKEN TANI VE ÖNEMİ
İnsanların düşünebilme, düşündüğünü karşısındakine anlatabilme yeteneği, toplumsal yaşamın temelini oluşturur. İnsan iletişiminin birinci amacı, bilginin konuşma, yazı, jest ve mimiklerle hızlı ve tam olarak iletilmesidir.
Çocuk, çevresi ile kurduğu iletişim sayesinde içinde bulunduğu toplumun bir bireyi olur. Doğuştan olan işitme engeli, sözel dilin ve iletişimin gelişmesinde ciddi bir engel oluşturmaktadır.
Lisan, bireylerin duygularını düşüncelerini, gereksinimlerini, tecrübelerini ifade etmek için kullandığı belirli kurallara dayalı semboller kümesidir ve sembollerin, jestlerin, seslerin alışılmış bir düzen içerisinde bilgilerin iletilmesi amacıyla düzenlenmesidir. Lisan gelişimi, doğumla birlikte başlayan ve tüm yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. Lisan bütün kuralları ile birlikte, geçirilen yaşantılar sırasında doğal olarak öğrenilmektedir.
Çocuklar taklit yolu ile tekrarlar yaparak lisanı öğrenirler. Çevresindeki konuşmaları takip eden, söylenilenleri taklit yolu ile tekrar eden çocuk lisanı kazanma sürecine girer. Yani lisanı öğrenmenin ilk şartı işitmedir.
Sese tepki vermenin gelişim dönemleri, çocuğun motor (kas ve hareket) ve zihinsel gelişimi ile uyum içerisinde olur. İlk önce, çocuk çevresindeki sesleri fark etmeyi, yönünü tayin etmeyi ve belirlemeyi öğrenir, daha sonra sesler arasındaki ince farkların ayrımını yapar ve tanıdık sesleri hatırlamaya başlar. En son olarak da konuşma becerisini kazanır. Lisan hayatın ilk aylarından itibaren hızla gelişmeye başlar. İşitme kayıplı çocuğa nasıl iletişim kuracağı mümkün olan en erken dönemde öğretilmeye başlanmalıdır.
Konuşma, Aynı dili paylaşan bir topluluğun üyelerince üretilen ve anlaşılan ses ve anlamı örnekler şeklinde sembolik olarak birleştiren kurallar bütünüdür. Başka bir tanımı ise, işitme ve ses kullanılarak konuşma işlevinde görev alan bazı organlar yardımıyla düşüncelerin sesli sembollere dönüştürülme olayıdır. Konuşma lisanın ifade edilme yollarından en güzel olanıdır.
Konuşmanın normal gelişim aşamaları şunlardır;
- Yeni Doğan Dönemi (0-2Ay)
- Gıgıldama (Cooing) Dönemi (2-3 Ay)
- Mırıldanma (Babbling) Dönemi (4-6 Ay)
- Mırıldanmanın Tekrarı (7-10 Ay)
- Jargon Dönemi (11-14 Ay)
- Tek Sözcük Dönemi (12Ay-18Ay)
- İki Sözcüklü İfadeler Dönemi (18Ay-2Yaş)
- Üç ve Daha Fazla Sözcüklü İfadeler Dönemi (2Yaş-4Yaş)
Lisanın Gelişim Aşamaları
Lisan gelişimindeki bazı temel aşamalar, yapılan pek çok çalışma sonucunda ortaya konabilmiştir. Sağlıklı bir bebek konuşma için gerekli karmaşık becerileri ağlamaya başladığı andan itibaren öğrenmeye başlar ve bu süreç hayat boyu devam eder.
Yeni Doğan Dönemi
Bebeğin ihtiyacını belirtebileceği tek iletişim yolu ağlamadır. En yaygın sesler, rahatsızlık ve açlık ağlamalarıdır. Birinci ayın sonunda ağlamalar farklılaşmaya başlar ve anne bebeğin ağlama nedenini belirleyebilir.
Gıgıldama (Cooing) Dönemi (2-3 Ay)
Bebekler bu dönemde s, k, g gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarabilirler; u, o, a gibi ünlüleri uzatabilirler. Bu dönem, gülme ve gıgıldama dönemi olarak adlandırılır.
Mırıldanma (Babbling) Dönemi (4-6 Ay)
Lisanın kontrolü artar ve bebek lisanını çeşitli yönlerde hareket ettirebilir. B, p, m gibi dudak sesleri artar. Başlangıçta refleksif olan sesler, bu dönemde amaçlı hale gelir. Bebek 6 aylık olduğu zaman çıkardığı seslerin sayısı artarak, karmaşık ses kombinasyonları düzenlemeye başlar.
Mırıldanmanın Tekrarı (7-10 Ay)
Bebeğin çıkardığı sesler çevredeki lisanın niteliklerini kazanır ve hece tekrarına doğru gelişir. Ünlü ve ünsüz sesleri birleştirir ve bunları tekrarlar (ma-ma, ba-ba, de-de gibi).
Jargon Dönemi (11-14 Ay)
11-14 Aylar arasında çocuklar cümle seslerine benzeyen bir dizi ses üretiminde bulunurlar. Bunlar jargon denilen anlaşılmaz mırıltılardır. Ferguson‟a göre (1978), jargon sözcükler, mırıldanma ve yetişkin benzeri konuşma arasında bir bağ oluşturmaktadır.
Tek Sözcük Dönemi
İlk anlaşılabilen sözcükler bir yaş civarında üretilir. Çocuk bir tek sözcük üreterek bunu tüm cümle yerine kullanabilir. Çocuğun ilk sözcük dağarcığının büyük bir bölümü isimlerden oluşmaktadır. Bu dönemdeki çocukların ifadeleri, içinde bulundukları durumla birlikte yorumlanmalıdır. Karmaşık iletişim durumunda; durum içinde bulunan nesneler, bakışın yönü, ses iniş-çıkışı, anlama ilişkin ipuçları verebilmektedir.
Çocuğun ilk sözcükleri genellikle duygusal bir anlam taşımakta ve daha çok çocuğun gereksinimleriyle ilgilidir. İlk sözcüklerin içeriği incelendiğinde isimlerden sonra sıra ile fiiller, sıfatlar ve edatlar kullanılmaktadır.
İki Sözcüklü İfadeler Dönemi
18 Ay ile 2 yaş arasındaki çocuklar, iki sözcüğü birleştirerek cümle oluşturmaya başlarlar. İki sözcük birleşimi ile çocuk farklı anlamlar ifade etmeye başlar.
Bu ilk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin birleşmesinden oluşur. Ses tonu, duraklama ve sözcük düzeni yetişkininkine benzer hale gelmeye başlar. Bloom, çocuğun söylediklerini durum içinde değerlendirmenin önemli olduğunu vurgular. Sözcüklerin işlevleri anlam içinde değişebilmektedir.
Üç ve Daha Fazla Sözcüklü İfadeler Dönemi
Çocuk üç, dört sözcüğü yanyana getirerek tek bir düşünceyi bütünüyle ifade edebilir. Bu dönemde çocuğun sözcük dağarcığı hızla gelişir. Özellikle kavramsal gelişimle yakından ilişkili olarak neden-sonuç (de, ondan, diye, çünkü, onun için), yer (içinde, üstünde, altında), zaman (şimdi, sonra, yarın) kavramlarıyla ilgili sözcüklerin arttığı görülür. Bu dönemde çocuğun sözcük dağarcığı 200-300 kadar çıkmaktadır.
En Kritik Dönem
Konuşma ve lisanın gelişimi için hayatın ilk 6 ayı kritiktir. Bu nedenle bebeklerde işitme kaybının tanısı ilk 3 ay içinde konulması gerekmektedir. Yenidoğanlarda işitme kaybının yaygınlığı her 1000 canlı doğumda 2-3 arasındadır. İşitme açısından risk taşıyan bebeklerin işitmelerinin taranması ile belirgin işitme kayıplı infantların yalnızca % 50‟si saptanmaktadır, geri kalan % 50 çocuk bilinen bir risk faktörüyle doğmadığı için, ancak yenidoğan işitme tarama programalarıyla tanılanabilmektedir
Yenidoğan işitme taraması programları bu nedenle yürütülmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Amaç olabildiğince çok bebeğin işitme kontrolü yapılarak doğumdan hemen sonra işitme kaybını saptamaktır. Taramanın yapılamadığı risk faktörleri taşıyan bebeklere mutlaka işitme incelemesi yapılmalıdır.
Lisan gelişimi için en önemli dönem 0-6 yaş arasıdır. Bu dönem içinde en hızlı gelişim ve ilerleme 0-3 yaş dönemidir.
Herhangi bir nedenle ortaya çıkan işitme kaybında, önemli gelişim alanlarında birisi olan dil ve konuşma gelişimi direkt etkilenir.
İşitme engelli bebeklerde, ilk dönemlerde gözlemlenen ses çıkarmalar yaklaşık 9 aydan sonra kaybolur. Yani işitme engellilerde normal işiten bebekler gibi ses çıkarmaktadırlar. Ancak çıkardığı seslerin geri bildirimi olmadığı için yani kendi seslerini duyamadıkları için sessizliğe bürünürler, taklitler ortadan kalkar, sesin kaynağına yönelme davranışı görülmez. İşitme kaybının düzeyine göre bireyin lisan gelişimi de etkilenecektir.
Erken bebeklik döneminde bebeğin normal işitmeye sahip olması, konuşma ve lisan gelişiminin yanı sıra sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimi açısından da son derece önem taşır. Bu nedenle konjenital anomaliler arasında sık görülen işitme kaybının erken dönemde fark edilememesi, işitme engelli çocuğun konuşma ve lisan becerisinde gerilik, akademik performansında zayıflık, kişisel ve sosyal uyumsuzluk, duygusal sıkıntılar gibi insanı yaşam boyu etkileyen engellilik durumuna yol açar.
Bebeklik döneminde işitme kaybının objektif olarak tanı almasını sağlayacak teknolojilerin gelişmesiyle birlikte konjenital işitme kayıplarını erken tanı olanağı doğmuştur. İşitme cihazı ile amplifikasyon uygulanmayan 35-40 dB'lik orta derecede bir işitme kaybına sahip olmak bile çocuğun günlük konuşmaların %50‟sini kaçırmasına neden olur. İleri ve çok ileri dereceli işitme kaybına sahip olmak ise iletişim becerisini daha ciddi boyutlarda engeller.
Yenidoğanlarda işitme taraması, ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan bebeklerin mümkün olduğunca erken, en ucuz şekilde ve kesin olarak tanı almasını amaçlar.
İŞİTME KAYBININ GELİŞİM ALANLARI ÜZERİNE ETKİSİ
İşitme kaybına sahip olmak çocuğu pek çok yönden etkilemektedir. İşitme kaybı;
1. Alıcı ve ifade edici iletişim becerilerinin gelişmelerinde gecikmelere yol açar.
2. Öğrenme güçlüğü ve düşük akademik performansa sebep olur.
3. İletişimde güçlük, sosyalizasyon ve kendine olan güvende eksikliğe yol açar.
4. Mesleki seçim olasılıklarını olumsuz yönde etkiler.
Bu sorunlar çocukların yaşantısını direkt olarak etkiler.İşitme kayıplı çocuklar pek çok yönden bireysel farklılıklar gösterseler de işitme kaybının etkileri hepsi için ortak olmaktadır. Bu etkileri şu şekilde sıralayabiliriz.
1-Dil ve İletişim Tüm normal gelişim gösteren çocuklarda olduğu gibi, işitme engelli çocuklar da çevrelerindeki kişi ve nesnelerle ilgilidirler. Doğumdan itibaren çevreyle ilgilenmeye, nesneleri tanımaya başlarlar.
Normal işiten çocuklarla aralarındaki fark, sesleri algılayarak veya ifade ederek kurdukları iletişimdedir. Normal işiten bir çocuk, bir oyuncak veya bir olay ile ilgilenirken anne veya babasının ifadelerini anlayarak uygun tepkiler verebilir ancak işitme engeli olan çocukların anne-babası ise onunla iletişim kurabilmek için önce çocukla göz kontağı kurmak zorundadır.
İşitme engelli çocuklar diğer normal işiten yaşıtları gibi kendiliğinden sözel iletişim kurma davranışına girmekte zorluk çekerler. Buna bağlı olarak dil gelişimleri de normal işitenlere oranla farklılık gösterir;
- Kelime hazinesi normal işitenlere göre daha yavaş gelişir.
- İşitme kayıplı çocuklar somut kelimeleri (kedi, hopla, beş, kırmızı gibi) soyut anlam taşıyanlara (önce, eşit, kıskanmak gibi) göre daha kolay öğrenirler.
- Türkçe sondan eklemeli bir dil özelliği göstermektedir. Bu nedenle de genellikle kelimelerdeki takıları atlarlar.
- Normal işitenlerle işitme engelli çocukların kelime hazineleri açısından aralarında bulunan fark yaş ilerledikçe açılır. Özellikle ileri/ çok ileri derecede işitme kayıplı çocuklar normal işiten yaşıtlarını özel eğitim almadan yakalayamazlar.
- İşitme kayıplı çocuklar aynı kelimeye ait birden fazla anlamı yorumlamakta güçlük çekerler.
- İşitme kayıplı çocuklar mecazi anlam taşıyan esprileri, şakaları, atasözleri ve deyimleri anlamakta sorun yaşarlar.
- Kısa ve basit cümleleri daha kolay anlayabilir ve ifade ederler
- Konuşma ve yazılı lisana ait karmaşık cümleleri (etken ve edilgen cümle yapıları gibi) anlamakta güçlük çekerler.
2- Motor Gelişim
İkinci bir özürü olmayan işitme kayıplı çocuklar, temel motor gelişim aşamalarına normal işiten çocuklarla aynı hız ve sırada erişmektedirler. Oturma, emekleme, yardımsız yürüme, ayakta durma ve yürüme gibi motor beceriler bu aşamalardır. Tekrarlayan fiziksel aktiviteleri de (tekmeleme, esneme hareketleri gibi) normal işitenlerle aynı gelişim döneminde yapabilirler. Ancak, işitme kaybının nedenine ve derecesine de bağlı olarak denge ve genel koordinasyonla ilgili becerilerde daha yetersiz oldukları gözlenmektedir. Bu yetersizlik işitme cihazı kullanarak ve seslere adaptasyon sağlandıktan sonra azalabilmektedir.
3- Zihinsel Gelişim
Çocuklar öğrenme ile ilgili deneyimlerini çevrelerini keşfederek ve diğer kişilerle iletişim kurarak sağlarlar. İşitme engelli çocuklar bu bilgileri edinirken sesli uyaranlarda yeterince faydalanamazlar. Görme, dokunma, tat alma ve koklama ile bu duyunun eksikliğini gidermek zorunda kalırlar. Özellikle seslerin ait oldukları nesne, kişi ve olayları ve bunların ilişkilerini algılamada güçlük çekerler. Buna bağlı olarak düşünme, karar verme, yorumlama, sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirmede yetersiz oldukları gözlenmektedir. Buna bağlı olarak okul başarısı da zayıflar. Aşağıda işitme kaybı derecelerine göre çocukların okul başarısı ile ilgili bilgiler verilmiştir;
Okul yaşantısının tüm alanları, özellikle okuma ve matematik becerileri etkilenmiştir.
- Hafif ve orta derecede işitme kaybı olanlar eğitim almadıkları takdirde ilköğretim dördüncü sınıfa kadar diğer yaşıtlarına oranla vasat bir performans gösterirler.
- İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olanlar özel eğitim desteği olmadan ilköğretim üçüncü veya dördüncü sınıftan sonra akademik beceri gerektiren konularda genellikle başarısız olurlar.
- Normal işiten ve işitme engelli çocuklar arasındaki farklılık sınıf seviyesi arttıkça açılır.
Okuldaki başarı, anne ve babanın aktif katılımına, çocuğun aldığı özel eğitim ve destek programlarının sıklığına, kalitesine ve bu programlara çocuğun dahil edilme yaşına bağlıdır.
4- Sosyal Duygusal Gelişim
Çocukların sağlıklı bir benlik algısı kazanarak gelişimlerini sürdürebilmeleri için olumlu ilişkiler kurabilmeye dolayısıyla güvenli ve duyarlı bir çevreye ihtiyaçları vardır. İşitme engelli çocuklar işitme becerisini kullanamadığı için ailesi, arkadaşları ve yakın çevresinde dahi güven eksikliği ve buna bağlı olarak da hırçınlık, içe dönüklük, kızgınlık gibi davranışlar sergilerler.
İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuklar özellikle diğer işitme engelli çocuklar ile iletişim olanakları kısıtlı ise ya da tamamen onlardan ayrı bir eğitim süreci içinde ise okulda yalnızlık, arkadaşsızlık ve mutsuzluk gibi duygular yaşarlar.
Hafif veya orta derecede işitme kaybı bulunan çocuklarda ise, ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı bulunanlara oranla daha fazla sosyal problemler gözlenmektedir. Bu çocuklar konuşma sesini duyabilir ancak, işitme kaybının konuşma frekanslarının farklı bölgelerinde farklı derecelerde olması nedeni ile kelimelerin ve cümlelerin ancak bir kısmını işitebilirler.
Bu nedenle bu çocuklar;
çoğunlukla duyduklarını anlamakta sıkıntı çekerler. Cümleler duyulabilmekte ancak anlaşılması bozulmaktadır. Ayrıca, ortamdaki gürültü ve çocuk ile konuşan kişi arasındaki mesafe arttıkça çocuğun konuşma seslerini anlaması gittikçe güçleşir. Konuşmayı anlamada yaşanan güçlükler nedeniyle aile ve sınıf ortamında uyumsuzluk yaşarlar.
İşitme cihazı takmak, kaybı ortadan kaldırmak için yapılması gerekendir. Ancak çocuğun konuşmayı öğrenmesi için yeterli değildir. Erken teşhis ve erken işitme cihazı uygulaması ile başlayacak eğitim sonucunda çocuk konuşmayı öğrenmekle beraber tüm gelişim alanlarında da yaşıtlarını yakalayacaktır.
Ekleyen:
PINAR TATAR